Ana karakter Pi, kendi hakkındaki fikirleri ayrıntılandırıyor ve olağanüstü bir okyanus destanı sayesinde kişiliğini keşfediyor.
Pi’nin bu maceradaki ilk mücadelesi ismiyle ilgiliydi. Piscine Molitor Pattel olan adından dolayı arkadaşları dalga geçip ona “Picy” diyerek küçük düşürür. Özgüveni bu nedenle zedelenen Pi de çözümü kendi adını bir matematik terimi olan “Pi” olarak kısaltmakta bulur.
Tekrar okula döndüğünde yeni adını matematikteki anlamını açıklayarak ve teoremi anlatarak arkadaşlarına sunmuş olması kişiliğin özgüven sorunuyla ilgili elimizdeki ilk veri olur. Ciddiye alınması gereken bir matematik terimi seçmesi, büyük bir heyecanla karşılanıp kısmen saygınlık kazanmasını sağlar ve Pi sayısına dair bilgisiyle arkadaşları arasında istisnai bir konuma yükselir.
Bu kendini kanıtlama çabası ve özbenliğini bulma çabasıdır. İnsanın adını reddetme nedeni, ancak kendiyle ilgili içsel bir mücadele sonucu olabilir ve başkaları tarafından kabul görmesi kadar kendi kabulü de önemlidir. Zaten toplumsal hayatta kabul edilebilir olma isteği doğrudan bir topluluğun parçası olma ihtiyacıyla bağlantılıdır. Bu çözümden sonra ailesi dahil herkes ona Pi demeye başlar.
Bu başarı, sağlıklı bir karakter gelişimi oluşturuyor olduğuna dair de sağlam bir kanıtıdır.
Erikson’un gelişim dönemlerine göre Pi, kısaca, sosyal yaşamdaki zorluklarla mücadele etme, sorunlara çözüm bulma, kişilerarası ilişkiler geliştirme gibi bazı özellikleri içeren aşamayı gerçekleştirmiştir.
En önemli aşama benliğe saygının gelişimidir ve eğer bu gelişme olmazsa çocukta bir aşağılık kompleksi gelişebilir. Pi’nin bulduğu çözüm, onun sarsılan benlik saygısını inşa eder ve aşağılık kompleksi oluşmasını engeller. Maneviyat duygusu da Pi için önemli bir kavramdır.
Hayatta kalma mücadelesi sırasında önemli bir motivasyon haline gelecektir. Daima bir arayış içindedir.
Dine yeni yaklaşım getirme konusundaki merakını da canlı tutmaktadır. Hinduizm, İslam ve Hristiyanlık gibi birçok dine birden inanır ve bu durumu “İnanç çok odalı bir evdir.” diye açıklar.
Yann Martel
Toplumsal hayatta kabul edilebilir olma istegi dogrudan bir topluluğun parçası olma ihtiyacıyla bağlantılıdır.
Babasının birden fazla dine inanmanın imkânsız olduğunu söylemesine rağmen herhangi bir baskı olmaksızın kendi kendine böyle olduğuna karar verir. Bu da Pi’nin gelişmiş bir egoya sahip olduğunun göstergesi olabilir.
Ego, insan zihninin gerçeklik ilkesine dayalı olarak ilgi alanlarını belirlemede Freud’un kullandığını temel kavramlarından biridir. Süper ego ise toplumun değer yargılarının, genel kabul gören ahlaki ve manevi anlayışın önemini vurgulayan bir kavramdır. Aksiyon alırken sınırlarımızı, yapabileceklerimizi, yapamayacaklarımızı değer yargıları açısından belirler. Pi’nin süper egonun etkisi ve egemenliği altına girmediğini, genel inanç sistemini kabul etmek yerine kendi bakış açısını yaratmayı tercih ettiği görülür.
İleride, gelişmiş egosunun, hayatta kalma mücadelesi sırasında kimliğiyle mücadelesinde ona nasıl yardımcı olduğunu da görürüz. Genel olarak Pi sakin yaratılışlı, dış ve iç olaylara meraklı, kendini bulmaya, dünyanın anlamını anlamaya çalışan bir kişiliğe sahiptir. Richard Parker’ın adını verdiği hayvanat bahçesindeki Bengal kaplanına büyük bir ilgi duyar.
Babasının ona hayvanların nasıl tehlikeli olup duygusuz davrandıklarını öğretmek için kaplanın bir keçiyi yiyişini izlettiği sahneden sonra, Parker Pi’nin yaşamındaki en önemli figür haline gelir.
Parker ile iletişim kurmak ister ve “Hayvanların ruhu vardır.” önermesini desteklemeye başlar. Babası, “Gözlerini gördüğünde, duygularının yansımasını görürsün.” der. Bu bir tür kırılma noktasıdır; çünkü hayatta kalma mücadelesi sırasında, Pi’nin Richard Parker ve Pi’nin avladığı balık gibi hayvanlarla göz teması kurduğunu görürüz. Bu göz teması, içsel bir yüzleşme içerir.
O sahnenin en önemli noktası, Pi’nin saldırganlıkla tanışmasıdır ki, bu Freud için de çok önemlidir. Çünkü Parker saldırganlık içgüdülerini yansıtır ve kendisinin karanlık tarafıyla tanıştırır. Freud saldırganlık içgüdüsünün kişinin hayatta kalması için önemli olduğuna inanır. Parker’la iletişim kurmaya çalışmak, kendini kanıtlamak için bir başarı çizgisi gibidir.
Bu kaplan mutlak gücün simgesi olduğu için Parker’la iletişim kurması, Pi’nin büyümesiyle ilişkilidir.
Ayrıca Richard Parker’ı Anandi’ye gösterdiğini de görürüz. Bu da gücünü Richard Parker üzerinden gösterme arzusunun sonucudur.
Yaşanan deniz kazasından hemen sonra, Pi’yi karanlıkta, bir teknedeyken görürüz ve Richard Parker da o tekneye atlamaya çalışır. Pi, kaplana izin vermez. İlk motivasyonu, doğal olarak Richard Parker’ın saldırganlığından korkmasıdır.
Burada savunma mekanizması devreye girmiştir. Yaşadığı deneyimden sonra travma geçirdiği için bilinçli hale gelmeyi engelleyen düşünceleri egosu tarafından gizlenmektedir. Richard Parker’ı o an yaşamı için bir tehdit olarak görür.
Sahnenin sonunda Richard Parker tekneye atlayınca Pi de kendini okyanusa atar. Pi ile Richard Parker arasındaki ilişki, Klein’ın insanın içsel saldırganlığı olduğunu ve bunu bir nesneye (Richard Parker) yansıttığını ve nesneyi zalim olarak algıladığı için kişinin (Pi) onu yok etmek istediğini söyler: “Kötü Nesne -Kötü Benlik”. Artık Richard Parker ve Pi’nin aynı kişi olduğunu söyleyebiliriz.
İkisi de Pi’dir. Richard Parker, Pi’nin hem kabul edemediği hem de vazgeçemediği, dolayısıyla her zaman bir tür meydan okuma içinde olan agresif tarafını temsil eden bir metafor haline gelir.
Richard Parker’ın bir hakimiyet arzusu vardır ve Pi de kendini korumak istemektedir. Yaşam alanları ayrılmadan önce Pi, Parker’ı kışkırtarak hakimiyeti ele geçirmeye çalışır ve teknedeki sınırlı alanı ikiye bölerek Parker’a yer ayırır.
Kaplanın saldırganlığına rağmen Pi, ondan vazgeçemez. Örneğin kendi teknede Parker ise denizdeyken elinde balta olduğu için onu öldürme şansı yakayan Pi bunu yapamaz.
Sebebi Parker’ın gözlerine bakmasıdır. Bu, Pi’nin saldırgan ve olgunlaşmamış tarafını gösteren bir işarettir. Bir başka kanıt da Parker’ı korumak için tekneye tırmanabileceği bir merdiven yapmasıdır. Yaşam içgüdüleri nedeniyle Parker’ı hayatta tutmak ister.
Ayrıca “Richard Parker olmasaydı şimdiye kadar ölürdüm. Onu beslemek beni hayatta tutuyor.” der. Filmin son bölümünde Parker’ı yorgun, enerjisini kaybetmiş ve yeterli yiyecek kaynağı olmayan koşullarda gücü tükendiği için Pi’ye saldırmazken görürüz.
Pi kendisini korumak için Parker’ı beslemesi gerektiğini anlamıştır. Kaplanın ihtiyacını karsılamak için balık avlayan Pi, vejeteryan olduğu için ağlar.
Dramatik yapıdaki zirve, Pi’nin Richard Parker’ı beslemek için bir balık avladığı sahnedir. Pi kendisini korumak için Parker’ı beslemesi gerektiğini anlamıştır. Kaplanın ihtiyacını karşılamak için balık avlayan Pi, vejeteryan olduğu için ağlar.
Çünkü dinine göre hayvanlar kutsaldır ve toplumun hayvanları koruması, saygı duyması asla zarar vermemesi gerekir. Burada egosu üst benliğini “Özür dilerim, özür dilerim…” diyerek teskin eder. Ondan sonra da balık olarak gelip hayatını kurtardığı için Tanrı Vişu’ya teşekkür eder.
Bu onun için büyük bir ahlaki itiraf ve iç huzur kaynağı olur. Böylece egonun süperegoyla çatıştığı olay rasyonelleşmiş olur. Bu da Anna Freud’un savunma mekanizmasıyla ahlakileştirmeyi açıklamasının örneğidir.
Ahlakileştirme fikri rasyonalleştirmeye benzer. Yıkımı haklı çıkarmak için ahlaki bir neden bulmak kendini ikna etmek gibidir. Hayatlarının kurtarıldığı sahne gerçekten duygu yüklüdür: Pi ve Richard Parker’ın ayrılışı, aslında Pi’nin büyümesidir.
Gece okyanusun büründüğü renk, balıkların istilası, su altından geçen dev balinalar. Bunların her birinin Pi’nin yaşamına dair içsel bir anlamı vardır. Aynı zamanda Freud tarafından da ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır.
Fantaziye bazı baskıcı arzular, dilekler ve beklentiler gibi bakılmalıdır. Sembollerin içsel anlamlarına odaklandığımızda karşımıza yeni okumalar çıkar. Örneğin Pi’nin iyi bir ruha sahip olmasıyla adının öyküsünü temsil eden suyun gerçekçi olmayan renkleri arasında ilişki kurulabilir. Okyanus çok net ve parlak göründüğünde isim amacına ulaşır.
Balık istilası, beslenme ihtiyacıyla inançlar arasındaki çatışmanın sonucunu temsil eder. Bu nedenle fantazilere Pi’nin süper egosu da diyebiliriz; çünkü sahne Pi’nin büyük bir balık avlamasının hemen ardından gelir. Süper egosunun intikamı gibi olan da pek çok kanatlı küçük balığın Pi’ye saldırıp incitmesidir.
Teknenin altından geçen dev balinalar, içinde bulunduğu tehlikeyi ifade eden bir semboldür. Uçsuz bucaksız okyanusta çok yalnız ve savunmasız olduğunun altını çizer.
Sonunda, Pi’nin hayvanlarla ilgili öyküsüne inanmayan sigortacıları ikna etmek için yaptıklarını görürüz. Bu da Pi’nin hayvanlarla olan öyküsünün tamamen bir hayal ürünü olduğunu, insanlarla olan hikâyenin ise gerçekçi olduğunu gösterir.
İnsanlar ikinci hikâyeye inanma eğilimindedir; çünkü gerçekçidir. İlk öykü ise onun hayal dünyasının ürünüdür.
Kısaca Pi, izleyiciyi derinden düşünmeye ve herkesi kendi hayatına anlam kazandırmaya yönlendirir.
Kategoriler: [post_category]
Online Keşife Abone Ol
Online Keşife Bültene Abone ol
Güncel Konular
Dilediğiniz Makaleyi Bulun...
Kütüphane | Onlinekesif.com bir Online Keşif A.Ş. Kuruluşudur | © 2024 CodeAD Inc. | Gizlilik Sayfası
Bu site, cihazınızda bilgi depolamak için çerezler kullanır – bazıları sitemizin çalışması için gereklidir, diğerleri ise siteyi ve reklamlarımızı geliştirmemize yardımcı olur, ancak siz izin vermedikçe gerekli olmayan çerezleri ayarlamayacağız.
Tercihlerinizde istediğiniz zaman değişiklik yapabilirsiniz.