Mimari akımlar arasında farklı özellikleri ile ortaya çıkan gotik mimari, kaburgalı tonozlar, sivri kemerler ve uçan payandalar ile tanınıyor. Gotik mimari özellikleri kendini belli eden ve diğer yapılara göre daha farklı görünebilme imkanı bulunan faktörlerdir. Kullanılan figürlerden duvar boyalarına kadar kendine has özellikleri bulunan bu akımın etkisi de bir o kadar güçlüdür.
Süslemelerin dikkat çektiği ve arttığı yapılarda eserlerin uzunlamasına perspektif kazanması da dikkat çekiyor. 12. yüzyılda ortaya çıkan akımda, farklı özellikler bir araya gelerek ortaya zengin bir yapı çıkarıyor. Zaten gotik mimari yapıları diğer yapılardan ayıran özellikler de bunlar oluyor.
Gotik mimarinin bir parçası olan kaburgalı tonozlar örtü elemanı olarak kullanılıyor. Gotik yapıların hepsinde kemerlerin kullanımı ile tonoz tavanlar yapılmıştır. Bu nedenle de bu yapılar gotik mimari ile birleşerek bir özelliği haline gelmiştir. Malzeme olarak taş ve tuğla kullanımının yaygın olduğu dönemde birçok yapıda kaburgalı tonozlar kullanılmıştır. Mekanın şekline, biçimine ve işlevine göre farklılık gösteren tonozlar farklı çeşit ve özelliklere sahiptirler.
Oldukça fazla çeşidi bulunan tonozlar, farklı şekillerde ve biçimlerde çatı tavanını oluştururlar. Taş ve molozların kullanılmaya başlanması ile birlikte anıt, mezar, yapı ve kiliselerde kullanılan tonozlar, gotik mimari özellikleri arasında da yerini almıştır.
Mimaride kullanılan ve gotik mimari için de önemli bir yere sahip olan sivri kemerler mimaride açıklıkları geçmek için kullanılan tarzdır. Özellikle de gotik yapılarda kullanılan kemerler duvarlar arası, sütunlar arasında ve kalan açıklıklara uygulanabilir. Kavisli bir biçime sahip olan kemerler ağır parçaların dengelenmesi için de kullanılmıştır. Gotik mimari alanındaki birçok yapı yüksek ve büyüktür. Bu nedenle de ağır ve geniş parçaların birbiri ile bağlanması için sivri kemerler kullanılmıştır.
Böylelikle yere uygulanan yük hem daha güvenli bir şekilde hem de daha dengeli bir şekilde zemine ağırlığını veriyor. Ayrıca kemerlerin sivri bir biçimde kullanılması da gotik mimari özelliklerinden geliyor. Bu sebeple de gotik mimarinin bir parçası ve özelliği haline gelmiştir diyebiliyoruz.
Gotik mimarideki yapıların birçoğu ihtişamlı, büyük ve oldukça uzun, sivri uçlara sahiptir. Bu nedenle de zemine eşit oranda ağırlık dağıtmak ve yapının dengede durabilmesi için uçan payandalara ihtiyaç vardır. Destekleyici strüktürel bir yapı elemanı olan uçan payandalar, gelen yükü zemine iletir. Fakat bunu yaparken denge ve destek işlemlerinde de rol oynar diyebiliyoruz. Gotik tarzı yapıların birçoğunda kullanılan uçan payandalar yarım kemer şeklindedir.
Kiriş görevi gören payandalar çatıdan gelen ağırlığın eşit dağılmasında ve yükün aşağı yönde hareket etmesine de yardımcı olur. Bu sayede yapı hem daha uzun süre hem de daha sağlam bir şekilde ayakta durmaya devam edebiliyor.
12. yüzyılda ortaya çıkan gotik mimari, 16. yüzyıla kadar etkisini sürdürerek inşa edilen yapılarda izlerini bırakmıştır. Genel olarak katedrallerde kullanılan bu stil, sivri kenarları, geniş ve büyük yapısıyla dikkat çekiyor. En büyük örneklerine Almanya, İtalya ve mimari yapıların doğum yeri olan Fransa’da karşılaşırız. Bu dönemlerde yapılan yapılardan farklı özellikler taşıyan mimari yapılar, oldukça ihtişamlı ve yüksek yapılardır. Bu nedenle de genelde merkez bölgelere yapılmıştır.
Almanya’da bulunan Köln Katedrali Avrupa’daki en büyük gotik mimari katedralidir. Yapımı yaklaşık olarak 600 yıl sürmüştür. Gotik stilde yapılan en önemli katedrallerden bir tanesidir. 1248 yılında yapımına başladıktan sonra 1473 yılında inşaatı durdurulan katedral, 350 yıl boyunca hiçbir şekilde tamamlanmamıştır. Hatta yapımı durdurulduktan sonra bir parça tuğla bile konulmamıştır. Daha sonra 1840 yılında inşaatına devam edilerek tamamlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bile hafif hasarlar ile bugüne kadar gelmeyi başarmıştır. Hala daha gotik mimari eserler arasında yer alan Köln Katedrali, bu alanda gösterilen en önemli gotik yapılar arasında yerini koruyor.
Gotik mimari için büyük önem taşıyan bir diğer yapı ise İtalya’da bulunan Milano Katedrali’dir. Piazza del Duomo’da bulunan bu katedral dünya üzerindeki en büyük üçüncü katedral olma özelliğini taşıyor. Gotik mimarisinden aldığı izleri bugüne kadar taşıyabilen Milano Katedrali’nin yapımı da 600 yıl sürmüştür. Ekonomik nedenlerden dolayı yapımının yarısında bırakılan katedral 1965 yılında tamamlanmıştır. Başlangıç tarihi ise 1386 olan Milano Katedrali gotik mimari için farklı bir yere sahiptir.
Yapının tamamı gotik süslemeler ile sarılmıştır ve diğer katedrallere göre oldukça büyüktür. Çok sayıda kuleden oluşan yapısı sayesinde de etkileyici bir dış cepheye sahip olduğunu da söyleyebiliriz
Dünya’nın farklı konumlarında bulunan Notre Dame kiliseleri ve katedralleri arasından öne çıkan Notre Dame de Paris, gotik mimari ile inşa edilen yapılardan bir tanesidir. Ayrıca Fransızcadan gelen ‘’Notre Dame’’ kelimesi dilimizde ‘’Meryem Ana’’ olarak geçiyor. Gotik mimarinin başladığı yer olan Fransa’da bulunan bu yapı, 1163 yılında inşa edilmeye başlanmıştır. 1345 yılında tamamlanan katedralde gotik mimariye büyük önem gösterilmiştir.
Yapımında birçok dini imgelerin çeşitli nedenlerle tahrip olması nedeniyle de belirli dönemlerde kısa süreli restorasyonlar ile yapı yenilenmiştir. Hatta kısa bir süre önce olan 15 Nisan 2019’daki yangın ile katedral büyük bir hasar görmüştür. Bu vesile ile de dünyanın birçok noktasından katedralin yeniden restore edilmesi için bağış toplanmıştır. 850 yıllık tarihi olan yapılardan biri olması ve gotik mimari ile inşa edilmesi yapıya farklı bir görünüş katmıştır.
Rönesans döneminde ünlenen mimarlardan biri olan Filippo Brunelleschi’nin tasarladığı Floransa Katedrali, 1436 yılında tamamlanmıştır. Floransa’nın merkezi konumunda bulunan bu katedralin en büyük özelliklerinden biri kubbesidir. Ayrıca tamamen tuğlalardan yapılmış olan bu kubbenin nasıl yapıldığı ise hala gizemini korumaya devam ediyor. Mimari için önemli yapılardan biri olan Floransa Katedrali, ihtişamlı ve büyük yapısı ile turistlerin ilgisini de çekiyor. Gotik yapılar arasında bulunmasının yanında tarihi anlamda da önemli bir geçmişe sahiptir.
Ortaçağ Avrupası’nda büyük bir dönüşüm yaratmıştır. Gotik stilin yükselişi, kiliselerin ve katedrallerin yapısında devrim niteliğinde değişiklikler getirmiştir. Gotik mimari, yüksek tonozlar, ince sivri kemerler ve büyük vitray pencerelerle tanınır. Ayrıca bu tarz yapılar, dini ve toplumsal hayatta yeni bir boyut kazandırmıştır. Gotik mimarinin ortaya çıkışı, Ortaçağ Avrupası’ndaki sosyal ve kültürel değişimlerle de paralellik gösterir.
Bu yapılar, genellikle inşa edildikleri dönemdeki kilise veya katedrallerin en yüksek ve en görkemli yapılarını oluşturur. Ayrıca bu yapılar, ince sivri kemerlerle desteklenen yüksek tonozlar ve büyük vitray pencerelerle süslenmiştir. Gotik mimarinin estetik anlayışı, dini inançların sembolik bir biçimde ifade edilmesine imkan tanımıştır.
Tarihi, 12. ve 16. yüzyıllar arasında Avrupa’da yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Gotik tarzın popüler hale gelmesiyle birlikte, birçok kilise ve katedral bu tarzda inşa edilmiştir. Ortaçağ Avrupası’nda dini ve kültürel yaşamın merkezi haline gelmiştir.
Ortaçağ Avrupa’sında doğmuş ve günümüzde hala hayranlık uyandıran bir mimari tarz olarak varlığını sürdürmektedir. Türkiye’de de Osmanlı İmparatorluğu döneminde bu tarza rastlanmaktadır. Özellikle bazı Osmanlı yapılarında Gotik mimarinin etkilerini görmek mümkündür. Bu etkileşimler, tarihi ve kültürel birikimimizi zenginleştirmekte ve mimari dokumuzun çeşitliliğini artırmaktadır.
Kategoriler: [post_category]
Online Keşife Abone Ol
Online Keşife Bültene Abone ol
Güncel Konular
Dilediğiniz Makaleyi Bulun...
Kütüphane | Onlinekesif.com bir Online Keşif A.Ş. Kuruluşudur | © 2024 CodeAD Inc. | Gizlilik Sayfası
Bu site, cihazınızda bilgi depolamak için çerezler kullanır – bazıları sitemizin çalışması için gereklidir, diğerleri ise siteyi ve reklamlarımızı geliştirmemize yardımcı olur, ancak siz izin vermedikçe gerekli olmayan çerezleri ayarlamayacağız.
Tercihlerinizde istediğiniz zaman değişiklik yapabilirsiniz.